18 Temmuz 2009 Cumartesi

haberler ile burdayız

yayan olarak giren güresçiler hemen kosustular. Halk atların alana çıkmasını istiyordu.
Coronel kendisine takılan birini havaya uçurtmaya hazırdı sanki. Biri biraz kıskırtacak
olsa, zarif hareketlerle, halkı çıldırtacak sekilde hızla alana kosuyordu. Kendisini
öldürmek üzere boğazına ondört kargı hatırdılar; o gene de otlaktan geldiğindeki kadar
cesurdu. Bu durum karsısında Marki boğanın soluyusuna kulak kabarttı. Sonra, locasından
nasıl kalktığı anlasılamadı. Usaklar yaralanan boğayı kurtarmaya çalısıyorlardı. Matador
ise, kargısı elinde, boğa ile karsı karsıya gelmeye hazırlanıyorsa da buna birtürlü
cesaret edemiyordu.
Dste, bu sırada Marki, matadorla usakların arasına atılarak: «Coronel!» deye bağırdı,
tahta parmaklıkların haber arasından dısarı uzanarak elleriyle tahtalara vurmaya basladı.
Hayvancağız yerinden kıpırdamadan duruyordu. «videoCoronel!» deye çağırıldığını duyunca
kafasını kaldırdı. Bu ses ona ömründe bir daha göremeyeceği memleketini hatırlatmıstı.
Basını çevirdi. Parmaklıkların arasından kendisini çağıran adamı gördü. Önce, ona doğru
hızla kostu. Sonra, adımlarını nesmedya yavaslatarak, kendisine doğru uzanan kolları
boynuzlarıyla oksadı. Hayvanın göğsü boğazından akan kanlarla kızıla boyanmıstı. Sıyrık
derisi arasından mosmor bir et görünüyordu.
Marki: «Benim oğlum!» deye oyun sesleniyordu.
Coronel de, onun sözlerini anlıyormus seo yarışması gibi, basını kaldırıyor, ağzından akan sah/asıyla
adamın favorilerini ıslatıyordu. Hayvanın kanlı gözlerinde: «Beni neden buraya
getirdin?» deye soran bir hal vardı. Marki, hayvanın bu halini görünce, ne yaptığını

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder