18 Temmuz 2009 Cumartesi

geldim gittim

«Sana bu yıl çok iyi boğalar hazırlıyorum. Bakalım onları doğru-dürüst öldürebilecek
misin? Geçen yıl hiç memnun kalmadım. Zavallı hayvancıklar daha kolay öldürülebilirlerdi.
»
Dona Sol yanında siyah atıyla gelmisti. Bir erkek gömleği giymis, kırmızı bir boyunbağı
takmıstı. Arkasında eflatun kadifeden kısa bir ceket, ayağında kursuni çizmeler vardı.
Yana doğru eğik olan kadife sapkası ise lüle lüle saçlarını örtüyordu. Ata çarçabuk
biniverdi. Sonra usağın elinden kamçıyı aldı. Herkesi selâmlayıp geç kaldığı için özür
dilerken gözleri Juan'a takılmıstı.
Don Jose onları biribirine tanıstırmak için kısrağını öne doğru sürdü. Dona Sol da
atıyla onlara doğru ilerledi. Juan kadının bu davranısına sasırmıstı.
Dona Sol mis kokulu ince elini uzatınca Juan ne yapacağını sasırmıstı. Boğa öldürmeye
alısık iri elini uzatarak el sıkıstı.
Dona Sol, hiç sıkılmadan: «Hosgeldiniz!» dedi. «Geldiğiniz için tesekkür ederim.»
Juan, bunun üzerine kendisinin de kadına birseyler söylemesi gerektiğini düsünerek, bir
boğa güresçisiyle konusur-mus gibi: «Sağolun!» dedi. «Nasıl, ev halkı iyiler mi?»
Dona Sol onun bu konusmasını kahkahayla karsıladı.
Genç kadın ilerlemek üzere atını öne doğru sürünce herkes arkasından gitmeye hazırlandı.
Juan da, kadının bu davranısı karsısında utanç duyup, dalgın dalgın, onların arkasından
yürüdü. Neye uğradığını bilemiyordu. Yalnız, aptalca bir kusur islediğini anlamıstı.
Torre del Oro dolaylarını geride bırakarak Sevilla'ya doğru ilerlediler. Tablada ovasına
ulasıncaya kadar iki yanı meyhanelerle, bahçelerle dolu olan kumluk yollardan geçtiler.
Tablada'ya gelince büyük bir kalabalığın kendilerini beklediğini gördüler. Guardalquivir
ırmağı ovayı boydan boya kesiyordu. Karsı yakada, yüksek bir tepenin üzerinde, yıkık bir
sato ile zeytinliklerin arasından kır evleri görünüyordu. Sevilla sehri uzak ufukların
bulutları arasından

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder